Artırılmış gerçeklik, perakendede nasıl devrim yaratacak?

”40 milyon civarı günlük aktif kullanıcısı ile Tinder, Snapchat ve Twitter’ı geçen Pokemon Go, bu başarısını artırılmış gerçeklik teknolojisine borçlu”
Hatırlayacağınız gibi geçtiğimiz yaz milyonlarca kişi 90’lı yıllara damgasını vuran Pokemon adlı çizgi filmin mobil oyunu ile yatıp kalkmıştı. Kelimenin tam anlamıyla tüm dünyayı kasıp kavuran Pokemon Go çılgınlığı, tüketici beklentileri hakkında da firmalara önemli ipuçları vermiş oldu.
40 milyon civarı günlük aktif kullanıcısı ile Tinder, Snapchat ve Twitter’ı geçen Pokemon Go, bu başarısını bildiğiniz gibi artırılmış gerçeklik (AR – augmented reality) teknolojisine borçlu. Bu teknolojiyi sosyal hayata uyarlayarak ve kullanıcıların bambaşka bir deneyim yaşamalarına imkan tanıyarak bir ilke imza atan oyun, insanları daha önce hiç kimsenin yapamadığı kadar büyüledi.
Bu durum elbette fiziksel ve online perakendecilerin de dikkatini çekti. Markalar, fiziksel mağazalar ve e-ticaret siteleri bu gelişmelerle eş zamanlı kampanyalar düzenledi ve Pokemon Go kullanıcılarının dikkatini çekmeye çalıştı. Öte yandan oyunun bu denli hayranlık uyandırmasına ön ayak olan artırılmış gerçeklik teknolojisinin de uygulama alanları üzerine daha fazla kafa yorulmaya başlandı.
Hatta pek çok marka, bu teknolojiyi alışveriş deneyimine entegre etmeye başladı bile. Örneğin IKEA, mobil kullanıcıların IKEA mağazalarına gitmeden mobil katalog yoluyla ürünlerin evde nasıl görüneceği hakkında fikir sahibi olmalarına olanak sağlıyor. ABD’li ayakkabı üreticisi Converse de müşterilerinin yine mobil uygulama üzerinden inceledikleri ayakkabıların kendi ayaklarında nasıl duracağını görmelerine imkan tanıyor. Örnekler çoğaltılabilir tabi ki, çünkü artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerin perakendecilere sunduğu pazarlama fırsatları, hayal gücü ile sınırlı.
İlerleyen zamanlarda şirketler için tercih değil, adeta bir zorunluluk halini alacağını düşündüğüm yeni teknolojilerle entegre iş yapma anlayışı, perakendecilikte bir devrimin kapısında olduğumuza işaret ediyor. Dijital ve gerçek dünyayı birleştiren artırılmış gerçeklik uygulamalarına dair ilk örnekler de bunun habercisi niteliğinde…
Bir yandan tüketicilerin markalarla daha fazla etkileşime geçmesine ortam hazırlayan artırılmış gerçeklik teknolojisi, bambaşka bir alışveriş deneyimi yarattığı için müşterilerin birer marka elçisine dönüşmelerini sağlıyor. Bu da hiç şüphesiz ki müşteri sadakatini güçlendirerek mümkün olabiliyor. Yani tüketicilerin marka iletişimine katılımını artıran artırılmış gerçeklik uygulamaları, marka-müşteri arasında daha kuvvetli bir bağ oluşmasına ve bunun da satışlara yansımasına ön ayak oluyor diyebiliriz.
Firmaların rekabette avantaj elde etmelerini de kolaylaştıran artırılmış gerçeklik teknolojisinin pazarlamada omnichannel ve kişiselleştirme yaklaşımlarından bağımsız ele alınmaması gerektiğini de vurgulamakta fayda var. Zaten bu teknolojiyle entegre yürütülen pazarlama çalışmalarının başarılı olabilmesi için tüketicilerin ihtiyaç ve beklentilerinin kanala bağlı kalmaksızın ve kişiye özel biçimde tasarlanarak karşılanması gerekiyor.
Henüz ülkemizde yaygın kullanımı gözlenmeyen bu teknolojinin elini çabuk tutan firmaların pazarda hızla farklılaşmasını sağlayacağına inanıyorum. Kesinlikle sürdürülebilir bir iş anlayışına dayandırılması gereken perakendede artırılmış gerçeklik uygulamalarının 2-3 yıl sonra sektöre nasıl farklı kapılar açmış olduğunu ise hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Diğer e-ticaret köşe yazılarını okumak için tıklayın.
E-ticaret Çağı Mayıs sayısını ücretsiz okumak için tıklayın.